Telefon Kulübesi


Öss'ye hazırlanıyordum o aralar. Sabah okul, akşama kadar dersane... Ve gece yarısına kadar da özel derslerle vaktimi geçiriyordum. Tam bir asosyaldim. Daha doğrusu sistem ve aile baskısı, beni buna mecbur etmişti.

Okulda ve dersanede arkadaşlarım olduğu için, zaman hızlı geçiyordu. Ancak özel ders için aynı şeyleri söylemem mümkün değildi.

Özel ders, bire bir olduğu için, zaman zaman sıkıntıdan patladığım oluyordu. Ancak elimden gelen bir şey yoktu ve her gece saat 9-10 gibi gidip, 11-12 gibi çıkıyordum.

Özel ders aldığım yer, bir kaç dersane hocasının ortaklaşa açtığı büro tarzı bir yerdi. Her odada farklı bir öğretmen ve farklı bir ders ile, öğrenciler çalıştırılıyordu. Ancak, vakit yetersizliğinden ötürü ve aldığım dersin ağırlığından ötürü, bürodan en geç çıkan öğrenci hep ben oluyordum.

Yine bir gün, ders sona erdi ve büyük bir hızla çantamı toparlamaya başladım. Yorgundum, uykum vardı.. Ayrıca sıkılmıştım. Bir de özel ders hocasının verdiği ödevleri düşününce, bürodan ayrılmak için can atar olmuştum.

İyi akşamlar dileyip bürodan çıktım. Bir kaç adım sonra apartmandan da çıkıp apartmanın kapısını kapattım. Özgürdüm işte.. Havayı içime çektim..

Aslında o an çok mutluydum ve saatlerce öyle kalabilirdim. Sadece apartman kapısının önünde, yüzümde hafif bir gülümseme ile derin derin nefes alıyordum.
Etrafıma göz gezdirdim. Gözlerim henüz karanlığa alışmadığı için tam seçemiyordum ama her gün geldiğim yeri ezbere biliyordum artık. Tam karşıda askeri bir bina vardı. Onun sağında polis karakolu. Sol çaprazda dersanem. Ve benim bulunduğum yerin 5 metre solunda da telefon kulübesi. Daha önce hiç kullanıldığına şahit olmadığım bir telefon kulübesiydi. Bence boşuna orda duruyordu. Bu telefon kulübesi, yaklaşık 2 metre boyundaydı. Kabin, yarı açıktı. Kabin bölmesi, en üst noktadan başlıyordu ve 1 metre kadardı.

Sonra bir ses duydum. Suyun betona çarpma sesi...

Başta anlam veremedim. Yağmur yağıyor olsa bana da gelirdi yağmur damlaları.

"Noluyo lan!?" dercesine etrafa baktım. Etrafta kimse yoktu zaten.. Sadece sündük bir kedi ve telefon kulübesindeki bir adam vardı etrafta. Vay be! İlk defa telefon kulübesini kullanan bir adam görüyordum..
Muhtemelen sündük kedi, yiyecek bir şeyler arıyordu. Telefon kulübesindeki adamda, birilerini arıyordu; belki ailesini, belki sevdiğini...

Eee o zaman bu sesin kaynağı neydi?

Dikkatim o kadar dağınıktı ki; sesin hangi yönden geldiğini bile anlayamıyordum. Dikkatimi topladım ve dinlemeye başladım. Ses, telefon kulübesinden geliyordu..

Gözlerimde karanlığa alışınca, daha dikkatli baktım. Sonra birden olayı anladım!

"Hayır lütfen düşündüğüm şey olmasın, lütfen lütfen lütfen!"

Ama tamda düşündüğüm şeydi. Şarhoş olduğunu düşündüğüm bir adam, telefon kulübesine girmiş, kabinin; yüzünü ve vücudunun bazı uzuvlarını gizleyeceğini düşünmüş, tuvalet ihtiyacını gideriyordu.

Aslında düşünceleri doğruydu. Yüzü ve vücudunun önemli bir kısmı gizlenmişti. O caddede o saatte kimsenin olmaması da (ben istisnaydım, hatta beni farkettiyse muhtemelen sövmüştür) sarhoş abimizin işine geliyordu.

Benim şaşkın bakışlarım arasında, adam işini bitirdi ve gitti.

Eve gitmek için en yakın yola, telefon kulübesinin yanından geçerek ulaşabilirdim. Ama umrumda değildi. Yolu uzattım ve farklı yoldan eve gittim...





Yorumlar