Bayramın 2. günü sabah erkenden kalktım. İstanbul'a gidecektik. Son hazırlıkları tamamladık ve yola çıktık.
İstanbul'a umduğumuzdan daha kısa sürede vardık. İstanbul'u bilmediğimizden bir türlü doğru yollara çıkamadık ve taksimin ara sokaklarını, madalyonun 2. yüzünü görmüş oldum. Gider gitmez direk madalyonun 2. yüzünü görmek pek hoş bir başlangıç değildi tabi. İstanbul'u öyle hayal etmemiştim. Gerek yollarındaki tepelikler olsun gerek darlığı gerek kenar mahalle havası, benim İstanbul'a karşı olan hayranlığımı baltalamıştı.
En nihayetinde habertürk gazetesinin otoparkına arabamızı koyduk ve yola taksiler ile devam etmeye karar verdik. Otellerin bol olduğu bir yerden bir otele yerleştik. Bir çok yer gezdik ve İstanbul gözümde yeniden yükselmeye başladı. Ortaköyde kumpir yedim, bol bol gezdik... Birde cevahir alışveriş merkezini gezdik. Ki orası oldukça eğlenceli...
2. gün Topkapı sarayını, yerebatan sarnıcını, ayasofyayı, arkeoloji müzesini, forum istanbulu (akvaryum bölümü) gezdik. Akvaryum oldukça güzeldi. Diğer yerlerde buram buram tarih kokuyordu. İstanbul çok güzel...
3. Gün ise Dolmabahçe sarayını gezdik ve boğaz turu yaptık. Dolmabahçe sarayı daha ihtişamlı ancak imparatorluğun zor zamanlarında öylesine gösterişli bir şeyin yapılması gerçekten mantıksızlık. 20 yaşındaki padişaha emanet olursa imparatorluk, olacağı olur... Atatürk'ün yatağına sıra geldiğinde tüylerim diken diken oldu. Osmanlı padişahlarının gösterişli binaları falanlar filanlar sanki umrunda değildi Atatürk'ün. Odası gayet gösterişsiz, samimi, küçük bir oda. O an tekrar gurur duydum Atatürk ile...
İstanbul ile ilgili genel görüşlerim şu şekilde. Pahalı bir şehir. Öğrenci için çok daha zor olsa gerek. Ve ulaşımı gerçekten çok zor. Ancak şehir, şehir olarak kusursuz...
İstanbul'a umduğumuzdan daha kısa sürede vardık. İstanbul'u bilmediğimizden bir türlü doğru yollara çıkamadık ve taksimin ara sokaklarını, madalyonun 2. yüzünü görmüş oldum. Gider gitmez direk madalyonun 2. yüzünü görmek pek hoş bir başlangıç değildi tabi. İstanbul'u öyle hayal etmemiştim. Gerek yollarındaki tepelikler olsun gerek darlığı gerek kenar mahalle havası, benim İstanbul'a karşı olan hayranlığımı baltalamıştı.
En nihayetinde habertürk gazetesinin otoparkına arabamızı koyduk ve yola taksiler ile devam etmeye karar verdik. Otellerin bol olduğu bir yerden bir otele yerleştik. Bir çok yer gezdik ve İstanbul gözümde yeniden yükselmeye başladı. Ortaköyde kumpir yedim, bol bol gezdik... Birde cevahir alışveriş merkezini gezdik. Ki orası oldukça eğlenceli...
2. gün Topkapı sarayını, yerebatan sarnıcını, ayasofyayı, arkeoloji müzesini, forum istanbulu (akvaryum bölümü) gezdik. Akvaryum oldukça güzeldi. Diğer yerlerde buram buram tarih kokuyordu. İstanbul çok güzel...
3. Gün ise Dolmabahçe sarayını gezdik ve boğaz turu yaptık. Dolmabahçe sarayı daha ihtişamlı ancak imparatorluğun zor zamanlarında öylesine gösterişli bir şeyin yapılması gerçekten mantıksızlık. 20 yaşındaki padişaha emanet olursa imparatorluk, olacağı olur... Atatürk'ün yatağına sıra geldiğinde tüylerim diken diken oldu. Osmanlı padişahlarının gösterişli binaları falanlar filanlar sanki umrunda değildi Atatürk'ün. Odası gayet gösterişsiz, samimi, küçük bir oda. O an tekrar gurur duydum Atatürk ile...
İstanbul ile ilgili genel görüşlerim şu şekilde. Pahalı bir şehir. Öğrenci için çok daha zor olsa gerek. Ve ulaşımı gerçekten çok zor. Ancak şehir, şehir olarak kusursuz...
Yorumlar
Yorum Gönder