Köyden İndim Şehre

Kütahya'dan Eskişehir'e gittim ve 2 haftadır oradayım. 2 hafta sonra ilk kez Kütahya'ya geldim. Ve eskişehir'de yaşadıklarımı falan yazacağım bu yazımda.
Okulun ilk günü derse geç kalarak bu alandaki yenilmezliğimi ispatladım.
Sınıfa girdiğimde 60 kişi falan vardı sanırım. Kızlar ise saymaya değmeyecek kadar az sayıdalardı. 23 Eylülde bu olayı facebook'ta şöyle belirttim. "Viktor Hugo, inşaat mühendisliğinde okuyan erkekleri görse sefilleri baştan yazardı. 120 erkek 10 kız. (Erkek başına 4.16 kg kız düşüyor.)" Hesaplamaları kızların ortalama 50 kg olduklarını varsayarak yaptım.
Okulun ilk günü bir önceki yazımda da belirttiğim gibi yoğundu. Bir önceki yazımda ilk 4 günü özetledim zaten. Bu nedenle buraları hızlıca geçiyorum. Ve cuma günü:
Derslere girdim çıktım. Esogu.net'in organizasyonu için sabırsızlanıyordum. Çünkü üniversiteden birileriyle tanışacaktım ve hem şehre hem de okula alışmam için iyi bir fırsat olacaktı.
Buluşma meşelik kafede olacaktı. Okulun içinde o kafeyi bir türlü bulamadım. Organizatörleri arayıp sorduktan sonra buldum.
Sazova ile başladı gezimiz. korsan gemisi falan gördük. Sonra cam müzesine gittik. Ve sonra da yapay denize. Sonunda nihayet kokteylin verileceği yer olan şelale parka geldik. Şehrin manzarası falan her şey 4-4'lüktü. Çok aç olduğum için tabaktakilerin tamamını yedim. Daha sonra sokak kafe diye bi yere gittik. Biralarımızı içtik...
Ardından ben eve gittim. Kalanlar 222'ye geçtiler.
Cumartesi ve pazar günleri kuzenimle eskişehiri gezdik. Evde durduğum zaman canım çok sıkılıyordu. Bu nedenle gezme tekliflerinin hiç birini geri çevirmedim.
Pazartesi günü tasarı geo dersinin boş olmasından dolayı gün biraz daha az yoğun geçti bir önceki haftaya nazaran.
Salı günü 3 arkadaş barlar sokağına gittik. Resmi olarak reşit olmadığım için lanet kaltak beni bara almadı. Bizde başka bara girdik. Orda bardan bol bişey yok zaten. Ama kararlıyım. Reşit olduğum gün nüfus cüzdanımı gözüne soka soka gircem oraya. Yada 300 spartalı stiliyle "This is of ageeeee!" (reşit)
Çarşamba günü Genç İmo'nun tanışma kokteyli vardı. Kokteyl yedi buçuktaydı. Biz oraya sekiz buçukta vardık. Hayır, eskişehirin trafiği yoğun olduğundan değil, bizim uyuşukluğumuzdan kaynaklanıyor.
Biz gittiğimizde kokteyl bitmişti. Ve sıra bütük kokteyllerin sonunun vardığı noktaya gelmişti: Bar!
"İlk biralar bizden!" cümlesinin verdiği gazla soluğu barlar sokağında aldık. İlk birayı içtikten sonra içmedim zaten. Evet çok beleşçiyim beleş mezar bulsam düşünmem girerim içine. Genç İmo kokteyl'i esogu.net'ten daha eğlenceliydi. Esogu.Net'in farkı şehri gezdirmiş olması oldu.
Perşembe günü ne yaptığımı hatırlamıyorum. Sanırım evdeydim. Ve cuma günü de (yani dün) Kütahya'ya gelmeye karar verdim. Hafta sonu kalıp dönecektim.
Bu arada aynı gün Eskart'ımın (Eskişehir'de otobüs ve tramvaya falan indirimli binebilmemi sağlayacak kart.) çıkmış olması beni sevindirmişti. Otogar'a tramvayla gitmeye karar verdim ve eskartımı ilk defa kullanacaktım.
Bavulumu hazırladım. Evden çıktım ve tramvay durağına yürüdüm. Tam durağa geldiğimde tramvayda geldi. Manyetiği nereye basacağımı bilmediğim için benim arkamda olan kişinin önüme geçmesine izin verdim. Böylece nereye manyetiği basacağımı görecektim. Ancak lanet olası adam tek binimlik kart kullandı. Mecburen bir kişiyi daha önüme geçirdim. O manyetiği kullandı ve bende öğrenmiş oldum. Ama cahillik bu ya. Manyetiğe basınca, geçişe izin veren turnikenin sadece bir kişilik döndüğünü unuttum. Ve önce valizlerimi geçirdim. Tabi o da bir kişilik dönmüş oldu ve ben geçemedim. Mecbur 2. kez bastım. Ve ancak öyle geçebildim. Bu esnada tramvayı kaçırdım. Aradan beş dakika geçtikten sonra yeni bir tramvay geldi. Ben o sırada durak içinde banklarda oturuyordum. Tramvay gelince herkes ayağa kalktı. Tramvayların geniş ve ferah olduğunu bildiğimden hiç acele etmedim. Nasıl olsa yer kalacaktı..
Kapılar açıldı ve gerçekleşen yığılmanın ardından tıklık tıklım olduğunu gördüm. Milleti ittirerek girmeye çalıştım. Bi kaç saniyem daha olsaydı girecektim. Ancak tam o anda tramvayın kapıları kapanınca neredeyse kapıya sıkışıyordum! Defalarca düğmeye basmama rağmen kapı tekrar açılmadı ve bir tramvay daha kaçırdım.
5 dakika sonra diğer tramvay geldiğindeyse en önde ben bekliyordum. Diğer bir deyişle akıllanmıştım...
Daha sonra Kütahya otobüsüne atladım. Turkcell Vınn sağolsun yolculuğumda keyifli geçti. Ve memleketime vardım. Yanımda Kütahyadan arkadaşım olan Özkan'da vardı. Vazoya kadar yürüdükten sonra (bilmeyenler için yaklaşık 300 metre) Özkan'a:
"Bu ne lan hiç değişmemiş bu şehir" dedim. Ve aldığım cevapla sustum:
"18 yıldır değişmiyor 1 haftada mı değişecek?"
Eve geldim, zaten türlü türlü yemekler falan yapmış annem. Ve ev yemeklerini özlemişim. :) Annem demişti özleyeceksin diye :)
Ve yazımı sabah bir arkadaşımın telefonda dediği sözle bitirmek istiyorum.
"Abi Karabükspor Galatasaray'ı yenmiş. Hemde gol atarak yenmiş ya çok şaşırdım" dedi. Gülmedim bile... "Ulan gol atmadan nasıl yenecek" bile demedim. Sanırım bir daha hiç konuşmayacağım onunla.

Yorumlar